top of page

Soru: Serada yoğun nemli ortama niçin bu kadar çok önem veriyorsun?

Cevap: Akvaryumlarımızda kullandığımız bitkilerin %95'i amfibik canlılardır. Yani doğada yağışlı mevsimlerde su içinde, yağışların durduğu kurak mevsimde ise suların çekilmesi ile birlikte su dışında yaşama adapte olabilen bitkiler bunlar.

Tropik iklimlerde temel olarak 2 mevsim vardır. Yağışlı mevsim ve yağışsız mevsim. Sıcaklık yıl boyu çok değişmez. Nem her zaman çok yüksektir.

Bitkiler için su altında fotosentez yapmak ve enerji üretmek gerçekten zor bir iştir doğada. Çoğu zaman hava kapalıdır. Güneş yüzü görmezler. Bir de su içinde kırılan ışıktan pek faydalanamazlar. Ancak bu dönemde hayatta kalabilmek için su dışında kolaylıkla güneşe ulaşabildikleri yağışsız mevsimde olabildiğince çok enzim, hormon, element vb şeyleri bünyelerinde depolarlar.

Su dışında yeterince materyal depolayan bitki yağmurların başlamasıyla artık kendisi için zulüm mevsiminin yaklaştığını anlar ve metamorfoz için hazırlıklara başlar. Adaptasyon için gerekli olan ancak her daim depolarında belki de bulunmayan dönemlik materyalleri de oluşturur. Yagmurlar iyice artıp da sular yükseldiğinde ise bitki buna zaten hazırdır ve kolaylıkla adaptasyonunu sağlayıp yaşamına devam eder.

Yağışlı mevsimin sonunda sular çekilirken bitki su dışında kalan yapraklarıyla tekrar verimli fotosentez yapmaya başlar ve yaşam döngüsü böylece devam eder gider.

Bütün bu bilgilerin ardından asıl yanıta geçelim;
Serada su dışında yetiştirdiğim bitkilerime yoğun sisleme ile birlikte yağmurlama yaptığımda bitki artık yağmur mevsiminin geldiğini ve su altı yasama adaptasyon için gerekli materyalleri depolaması gerektiğini bilir. Bu sayede adaptasyon çok kolaylıkla gerçekleşir.

Birçok arkadaştan ve özellikle de akvaryumculardan aldığım geri bildirime göre benim bitkilerimle alakalı yaşanan sıkıntıların minimum seviyede olduğu yönünde. Ben bu durumu yağmur mevsimine hazırlanmış olunması sebebiyle olduğunu düşünüyorum.

Not1: Serada mevsimine göre yağmurlama ve sisleme için ayda 30-40ton su kullandığım oluyor. 

Not2: Suya adaptasyon döneminde bitkisine göre değişen miktarlarda eski (su dışında oluşmuş) yaprakların erimesi, bozulması normaldir. Bu yaprakları kendi haline bırakırsanız bitkiye sonraki dönemde gübre olarak katkı sağlayacaktır. Gözünüze batıyorsa bitki yeni yapraklarını çıkardıkça eski bozulan yaprakları mekanik şekilde toplayabilirsiniz. Bitkinin suya adaptasyonunu anlamak için yalnızca son çıkan yapraklarını kontrol etmelisiniz.

Dünyada yetiştirilen bütün akvaryum bitkilerinden yalnızca birkaç özel tür sadece su içinde yaşayabilir. Bunlar Vallisneria türleri ile birkaç echinodorus türü ve eledoa ve çam gibi bitkilerdir. Geri kalanların tamamı su dışında yetiştirilebilir ki salyangoz ve yosun sorunu yaşamamak için su dışında yetiştirmek daha fazla tercih edilir. Nadiren veya satış çeşitlendirmesi için zaman zaman bazı firmalar bazı bitkilerini su içinde yetiştirir.

Bu şekilde su dışında yetişmiş bitkiler çevremizdeki akvaryumcularda veya bazı online bitki satışı yapılan yerlerde su içerisine konularak fotoğraflanır ve sanki submers bitkiymiş gibi satışa sunulur. Bu, bazen bilerek bazen de bilmeyerek yapılır.

Açıkçası benim için de en kolayı bugüne kadar yapılanı yaparak su içinde fotoğraf çekip satış yapmak olurdu. Bitki adaptasyon sürecinde çeşitli değişimler geçirdiğinde de hobiciye "senin akvaryumunda bir sorun var o zaman" demek de çok kolay. Hatta bu değişimleri yeni ve deneyimsiz hobiciler bitki çürüyor diye değerlendirebilir ve balıklarıma zarar vermesin diye çöpe atabilir. Bu durumda o arkadaşa yeni ve farklı bitki satmak da muhtemelen daha karlı olurdu.

Ama doğru olmaz ve içime sinmez. O sebeple su dışında güneşin bütün nimetlerinden faydalanarak yetiştirdiğim bitkilerimi ortalama haftada 10 ton su kullanarak yağmurlama ve sisleme şekli ile suya adaptasyon sürecine hazırlıyorum. Köklü ve saksılı olması da ilave avantajlar.

Tek sorun biraz pahalı zannedilmesi ama aslında 1-2 TL'ye budama olarak satılan bir bitkiden benim saksılarımda en az 6-7 ana kök ve genellikle 3-5 yan sürgünle birlikte satışa sunuyorum.

Ya da direkt örnek vermek gerekirse mesela; cüce cripto türlerinin tek kök satışı 2,5-4 TL aralığında olur genellikle. Benim 12 TL'den satışa sunduğum cüce cripto türlerinin saksılarında en az 5-6 ana kök ve en az o kadar daha yavru yan kök bulunuyor.

Fiyatla alakalı olarak sonuç şudur: Saksılı olarak satışa sunduğum bitkilerim ucuz değil ama ucuz zannettiğiniz bitkilere göre hesaplı, daha doğrusu avantajlı hatta çok avantajlıdır. 

Benden saksılı bitki alan hem hobiciler, hem de akvaryumcular bu durumu onaylayacaklardır.

Soru: Niçin bitkilerini su dışında yetiştiriyorsun?

 

Cevap: Bunlara birkaç yanıtı buradan vermek istiyorum. Öncelikle emers ve submers bitkilerin farklarını anlatayım:
- Su dışında yetişen bitkiler su içine girince ölmez mi diye çok soruluyor. Hayır ölmez. İster su içinde isterse de su dışında yetişmiş olsun bitkiler yetiştikleri ortamdan başka bir ortama geçtiklerinde belli bir adaptasyon dönemi geçirirler. Bu süre bitkinin türüne ve yeni ortamın koşullarına göre değişmekle beraber genellikle birkaç hafta ile 1-2 ay arasında bir zaman alır. Bu sürenin kısa sürede atlatılması için en önemli olan konu yeni ortamın bitkinin ihtiyaçlarına uygun olmasıdır. Yani çok zor bir bitkiyi lowtech bir akvaryuma koyarsanız bitki ister emers, isterse de submers yetişmiş olsun malesef sonuç ölüm olacaktır.

- Emers ve submers ortamda yetişmiş bitkiler ile yapmış olduğum sayısız denemeler sonucu gördüğüm kadarıyla (ki aynı yönde Tropica firmasının da söylemleri vardır) ;
Akvaryumlarımızda yetiştirdiğimiz bitkilerin hemen hemen tamamı (birkaç tane yalnızca suda yaşayabilen bitki vardır. Eledoa, Dev kripto gibi.) amfibik bitkilerdir. Doğada yılın belli dönemlerini su içinde, belli dönemlerini ise su dışında geçirirler. Su içi aslında bütün bitkiler için açlığı, sefaletin hüküm sürdüğü dönemlerdir. Zira, su içinde suyun seviyesine göre yeterli ışık alamazlar, gübre ve co2ye ulaşım da zorlaşır. Ancak su dışında bitkinin enerji üretmesi için gerekli şeylere ulaşımı oldukça kolaydır. İşte bu sebeple bitkiler su dışında oldukları dönemde zor su altı koşullarına adapte olmak ve sonrasında o ortamda hayatlarını devam ettirmek için gerekli birçok elementi ve hormonu depolar. Bunun sonucunda su içinde daha sağlıklı bitkilerimiz olur.
Bir diğer taraftan su altında belli dönemler yaşadıktan sonra (eğer su altı koşulları mükemmele yakın değilse) bitkinin su dışına çıkması gerekir. Bütün herşey yolunda giderken bir bakarsınız birkaç bitkiniz erimiş gitmiş. Bunu sanırım hemen herkes yaşamıştır bir ya da birkaç defa. İşte bunun sebebi bitkinizin su dışında yaşama zamanın gelmiş ve geçmiş olmasından kaynaklanıyor.

- Emers bitkiler kargo koşullarına çok daha dayanıklıdırlar. Submers bitkiler su içinden kuru ortama çıkıp bir de alışık olmadıkları sıcak veya soğuk birkaç geceden sonra yeni akvaryumlarına ulaştıklarında oldukça yıpranmış durumda olurlar. Ancak emers bitkiler hiç böyle sorunlar yaşamazlar. Zaten alışık oldukları ortamda yolculuklarını tamamlarlar ve suya adaptasyonlarını kısa sürede atlatırlar.

Bunların ardından dünyada yetiştirilen akvaryum bitkilerinin hemen hemen tamamının su dışında yetiştirildiğini söylememe gerek yok sanırım. Uzakdoğuda, Avrupada ve Amerikada birçok firma bitkilerini su dışında yetiştirir. Buna Tropica, Anubias gibi firmalar da dahil.

 

http://www.youtube.com/watch?v=kUYP9PK0RGU

http://www.youtube.com/watch?v=7aSwine0oSk

http://www.youtube.com/watch?v=GWvgzuy4qIs

http://www.youtube.com/watch?v=ZuJ-anRrOxY

bottom of page